Hüseyin Albayrak


Kendi rüzgârımızdan nasıl güç alırız?

Kendi rüzgârımızdan nasıl güç alırız?


 

Başkalarının rüzgârından değil, kendi rüzgârınızdan güç alın. 

Çünkü başkalarının rüzgârı sizinle aynı yönde estiği sürece size güç verir, kendi rüzgârınız ise size sonsuza denk güç verir.

Peki, başkalarının rüzgârından güç almak ne demek?

Başkalarının torpili ya da yardımı ile bir yerlere gelmek mi? 

Tabi bunlardan da bahsedebiliriz ama kendi rüzgârından güç almayan kişi zaten torpille geldiği yerde de duramaz, geriye düşer.

Başkalarının rüzgârından güç almak ne demek o halde?

Kendi kararlarınızı kendiniz vermediğiniz, başkalarının onayına ihtiyaç duyduğunuz, diğerlerinin sizi motive etmesini beklediğiniz, sizi övmelerini, değer vermelerini beklediğiniz, canınız her sıkkınken diğerlerinin yanına koştuğunuz, sıkıştığınızda soluğu bir bilenin yanında aldığınız her an başkalarının rüzgârı ile hareket ediyorsunuz demektir. 

O diğerinin onayının olmadığı, kararlarınıza yardım gelmediği, motive edilmediğiniz, sıkıştığınız, akıl alamadığınız durumlarda da haliyle hareket edemezsiniz ve olduğunuz yerde çaresiz kalırsınız. Yerinizde sayar, sonra da “Neden ben ilerleyemiyorum?” diye hayıflanırsınız.

Oysa her bireyin aradığı her şey kendi içinde vardır. Motivasyon da, bilgi de, istek de, akıl fikir de. Üstelik kendi içindeki en doğrusudur çünkü kendisine aittir ve kendisine özeldir. 

Diğerlerinden alacağınız her şey, onların tecrübelerinin ve hayatlarının bir sonucudur ve onların doğruları sadece onlarda işe yarar. Sizin durumunuza tam uyacak cevap ise sizin tecrübelerinizin sonucu ortaya çıkandır ve o ana özeldir, size özeldir. Sizin çözümleriniz bile farklı durumlarda değişir çünkü her an birbirine benzer görünse de farklıdır.

Bu nedenle bir karar verecek ya da adım atacaksanız elbette diğer insanlarla tartışabilir, fikir alışverişinde bulunabilirsiniz, ancak en doğru karar sizin kararınızdır. O an tam doğru gibi görünmese de sizin için en doğru karar sizin kendiniz için vereceğiniz karardır. Aksi takdirde başkalarının hayatını ve deneyimlerini kendi hayatınıza uydurmaya çalışırsınız ama uymaz. Bu durum, başkasının bedenine tam oturan kıyafeti size de tam oturacağı umuduyla giymeye çalışmak gibidir. Üstünüze tam oturmaz. Dar ya da bol gelir. Sonra da size sıkıntı verir.

Her gün ve her an kendi kendinizi motive etmeyi başlatmalısınız. Her zaman sizi motive edecek, itekleyecek, içinizdeki enerjiyi ateşleyecek kişilere ihtiyaç duyarsanız, bir süre sonra her gün farklı kişiler olsa bile hep o ‘diğerleri’ne muhtaç hale gelirsiniz ve onlara bağımlı olursunuz.

Sonuçta “motivasyon ve hareket engelli” olursunuz.

Oysa kendi içinizdeki enerjiyi kendinizin harekete geçirmesi gerekir. İşte o zaman sonsuz ve hiç bitmeyen bir enerjiniz olur çünkü kaynak sizsiniz. Diğerlerinin sizi motive etmesini beklerseniz, kaynağı sizde olan bir madenin kullanım hakkını başkalarına teslim etmiş olursunuz. Üstelik bu durum sizi her daim diğerlerine bağımlı hale getirir ki, bu durum her türlü bağımlılıktan daha zor ve tehlikelidir. 

Zordur, çünkü bu bağımlılığı fark etmek, bunun bir bağımlılık olduğunu fark etmek hiç de kolay değildir. Bu bağımlılığı bırakıp her şeyi kendinizde keşfetmek ise büyük bir alışkanlığı kırmanızı ve değiştirmenizi gerektireceği için ciddi bir yüzleşme ve değişim demektir. 

Örneğin, hep annenize, arkadaşınıza ya da eşinize danıştığınız kararları, tüm sorumluluğu üstelenerek kendi kendinize almanız büyük bir değişim demektir. Hep başkalarına bağımlı yaşarken, birdenbire kendi kararlarınızın sorumluluğunu almak başta hiç kolay olmayabilir. Ancak sonrasında size dünyadaki en büyük özgürlüğü de getirir.

Güç aldığınız insanları etrafınıza topladıkça ve içsel olarak onlara muhtaç yaşadıkça, kendi etrafınızda onlardan oluşan etten bir duvar yaratırsınız. Onlardan uzaklaşamaz, onlarsız yapamaz ve onlarsız hareket edemezsiniz. İşte bu etten duvar ve bu içsel sınırlar, hapisteki demir parmaklıklardan daha zorlu ve aşılamazdır. Demir bile eğilir bükülür, ama bu etten duvar geçilmez.

Kendi içinizdeki kendi potansiyelinizi keşfedin. Hayatınızda başkalarını değil kendinizi kendi merkezinize koyun. Üstelik bu şekilde başkaları ile çok daha ferah ve huzurlu birliktelikleriniz olur. Birbirinizi çekiştirmeden, birbirinizi bağımlılıklarınızla boğmadan ve birbirinize kısa iplerle bağlanmadan huzurlu ve keyifli birliktelikleriniz başlar. Görünmeyen iplerin bağladığı insanlar değil, keyifle bir araya gelen özgür insanlar olursunuz.

Kendi rüzgârınızı keşfedin. Kendi karar mekanizmanızı keşfedin. 

Yeteneklerinizi ortaya çıkarın. 

Akıl ve zekânızın farkına varın. 

Kendi tecrübelerinizi fark edin.

Kendinizi keşfedin ve kendinizden keyif almayı başlatın.

Kendi rüzgârınızla doldurun kendi yelkenlerinizi. 

İşte o zaman sonsuza dek sapasağlam ayakta durur ve hep ilerlersiniz. Başkalarının rüzgârıyla giderseniz ise başkalarının sınırları, fikirleri, hayatları kadar yaşar ve o kadar ilerlersiniz. Üstelik o insanlar bir süre size destek olamazsa siz yerinizde öylece kalır, onlar geri dönünceye kadar hareket dahi edemezsiniz.

Şimdi hemen bir kâğıt kalem çıkarın ve size güç veren, sizin rüzgârınız olan insanların listesini yapın. Sonra onlardan ne aldığınızı kendinize itiraf edin. 

Adım adım tüm bulduklarınızı kendinize kendiniz sağlamaya başlayın. Kendi kaynağınız, kendi yakıtınız, kendi rüzgârınız olun.

Bu biraz zaman alabilir ama sabredin ve adım adım ilerleyin. Teker teker adım adın, her adımda biraz daha özgürleşin.

Kendi rüzgârından güç alan bir gemi olarak yolunuzda istikrarlı ve net adımlarla ilerleyin. Ve özgürlüğünüzün tadını çıkarın. Üstelik şimdi sevdiklerinizle bir araya geldiğinizi de gerçek keyfi ve huzuru da yaşayabilirsiniz.

Kendi hayatınızın kumandasına kendiniz geçin.

Mutlu, huzurlu, aydınlık yarınlara...