Sevgili okurlarım
Öyle anlar olacak ki hayatında, artık her şeyin bitti sanacaksın.
Ben ne yapacağım diye soracaksın kendi kendine. Kimse halini anlayamayacak ama sen içten içe eriyip bitiyor olacaksın.
Deneyip başaramadığın şeyler, hayatında ters giden şeyler, planladığın gibi olmayan birçok şey... ve bunlar gibi bir sürü düşünce kafandan geçiyor olacak.
"Bırakacağım abi, olmuyor baksana diyeceksin." Ama Bırakamayacaksın.
Ve kafandaki olumsuzlukları silip denemeye devam edeceksin.
ÇÜNKÜ SEN bir kaybeden değilsin.
Hayatta hepimizin şu olursa mutlu olurum dediğimiz konular vardır.
Mesela işe girersem yada emekli olursam gibi. Peki tüm bunlar olduktan sonra istediğimiz mutluluğa erişebiliyor muyuz ? Tabi ki hayır. Peki neden? İnsanoğlu yıllarca var oluş mücadelesi vermiş.
Felsefeciler düşünsel ögelerle dünyayı varlığı sorgulamış.
Mucitler insan hayatını kolaylaştırmak için icatlar yapmış.
Lakin tüm bunlara rağmen insanlık büyük bir buhran içerisinde kendini bulamamakta.
Doyumsuzluk, alışveriş çılgınlığı ,aşırı lüks hayat zenginlere, suya kavuşan Afrikalı bir çocuk kadar mutlu edemiyor .
Kirli sudan temiz suya geçiş, işte mutluluk bu. Hayatta ki hiçbir zenginlik bir insana iyilik yapmanın verdiği mutluluğu ve huzuru vermez. İnsan doğasında iyilik var.
Her bebek günahsız dünya ya gelir. Onu çevre iyi yada kötü yetiştirir.
İnsan değişime önce kendinden başlamalı, bir sorunla karşılaştığımız da acaba ne eksiğim var diye düşünmeli sürekli karşı tarafı suçlayarak haklı çıkarmayacağımız gibi mutlu da olamayız.
Egolarını tatmin etmek için aşağılık kompleksiyle eleştirel konuşmalar yapmak bizleri yüceltmiyor.
Empati yoksunu yaş itibariyle yetişkin manen olgunlaşmamış birey yapıyor.
İçsel çatışmalarımızı, eksikliklerimizi bu şekilde başkalarını kötü göstererek kapatamayacağımız gibi doğru tedaviyi de bulamayız. Doğru tercihse ancak kalp gözüyle yapılır.
Niyetimiz iyi ise tüm yollar açılır, kötüyse tüm yollar birbirine dolanır. Yollarımız hep aydınlık ve açık olsun. Bu yola ruhumuzun masumiyeti eşlik etsin.
Sevgiyle kalın…